insan haklari ve Turkiye Cumhuriyeti
Paylaş

İNSAN HAKLARI VE TÜRKİYE CUMHURİYETİ

24 Ekim 1945’te kurulan Birleşmiş Milletler Örgütü’nün öncelikle amacı dünyada barışı ve güvenliği sağlamaktı. 10 Aralık 1948 tarihinde Birleşmiş Milletler Örgütü “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”ni kabul ve ilan etti.

İnsan Hakları Beyannamesi 30 maddeden oluşmuştur. Bu beyanname insana değer veren, özgürlük, eşitlik tanıyan duyurudur. Şimdi bu konuya bu maddeleri de ekleyerek yazımı tamamlayabilirdim. Ama öncelikle okulumuzda insan hakları ve demokrasi kulübünde görevli olduğumdan dolayı bunu daha iyi araştırıp analiz ederek anlamam ve anlatmam gerektiğini düşündüm.

Evet insan hakları yani kısaca insan gibi yaşamak ve hayatın her bölümünde sosyal ve demokratik olarak bütün hizmetlerden renk, yaş, cinsiyet, ırk, din, dil gözetmeksizin her bireyin yararlanmasını sağlamaktır. Peki, Ülkemizde durum nasıldı. Öncelikle buna bakmak gerekir diye düşündüm. Kurtuluş savaşından yeni çıkmış genç bir ülke taşlar çoğu bölümde daha yeni yeni yerlerine oturtulmaya çalışılmakta ve bu ülke 1 kasım 1922 de saltanatı kaldırarak vatandaşın bir nevi padişahların köleliğinden kurtulmasının önünü açıyor. Ardından 29 ekim 1923 yılında Cumhuriyeti ilan ederek yönetim ve idare sende diyerek halkı en yetkili konuma getiriyor. 3 mart 1924 tarihinde halifeliği kaldırarak din ile vatandaşın üzerinde baskı uygulanmasının ve dinini vatandaşın özgürce yaşamasının önünü açıyor.1928 yılında laiklik ilkesi ile din ve devlet işlerinin bir birinden ayrılmasını sağlıyor,devletin dini İslamiyet’tir ibaresini anayasadan çıkararak devletlerin dini olamayacağını milletin dinini özgürce yaşaması gerektiğini gösteriyor.25 kasım 1925’te kıyafet devrimi ile vatandaşların giyim ve kıyafette modernleşmesini sağlıyor. 30 kasım 1925’te tekke ve zaviyeleri kapatarak insanların burada dini inançları kullanılarak sömürülmesinin önüne geçiliyor.3 mart 1924 te öğretimi birleştirerek eğitimin modernize edilmesi ve tüm vatandaşların düzgün bir eğitim alma hakkının sağlanmasının önünü açıyor. 1926 yılında maarif teşkilatı kanunu çıkartıyor.1928 yılında millet mekteplerini açarak eğitimin ülke geneline yayılmasını sağlıyor. 1 kasım 1928 de harf devrimini yaparak modern bir eğitimin önünü açıyor.12 nisan 1931 tarihinde tarih kurumunu kurarak tarihin incelenerek kayıt altına alınmasını ve vatandaşın tarihini öğrenmesini sağlıyor.12 temmuz 1932 de dil kurumlarının kurulmasını sağlayarak dilimizin geliştirilmesini sağlayan dil devrimini gerçekleştiriyor. 1924 yılında kapatılan medreselerin yerine 1933 yılında modern eğitim veren üniversitelerin kurulmasını sağlıyor.1924 yılında şer’iyye mahkemelerini kapatarak yerine modern hukuk sistemini getirip suçluların adil bir ortamda yargılanma haklarını sağlıyor. 21 haziran 1934’te çıkardığı soyadı kanunu ile modern bir kütük kayıt sistemi uygulamasının ve modernleşmenin önünü açıyor. 26 kasım 1934 tarihinde lakap ve unvanları kaldırarak vatandaş arasındaki sınıflandırmayı sonlandırıyor. Yine 1934 yılında Kadın ve erkek eşit haklara sahiptir diyerek kadınlara seçme ve seçilme hakkını tanıyor. Cinsiyet sınıflandırmasını ortadan kaldırıyor.

İşte yukarıda da belirttiğim gibi bunlar ülkemizde Mustafa Kemal ATATÜRK önderliğinde vatandaşların insanca yaşamasını sağlamak için yapılan çalışmalardır. Dikkat ettiyseniz bu çalışmaların hepsi insan hakları bildirisinden çok önce ülkemizde yapılmıştır. Ama esas dikkat edilmesi gereken bu çalışmalar yapılırken insan hakları düzenlendiği gibi toplumsal yaşama hakları da göz önünde bulundurulmuştur. Burada Mustafa Kemal ATATÜRK insan haklarını sağlarken bunun toplumsal yaşama kuralları çerçevesinde düzenlenmesine dikkat etmiştir. Bireysel olarak insan hakları diyerek kimsenin toplumda diğer vatandaşların haklarını engellemeye hakkı olmadığını gayet iyi gören Mustafa Kemal ATATÜRK bu düzenlemelerde bu bütünlüğü sağlamıştır.

Günümüzde maalesef bu bütünlük gözetilmemektedir ve insan hakları bildirgesinin arkasına sığınılarak toplumsal yaşama haklarına ve kurallarına zarar verilmektedir. Oysa görmekteyiz ki, genç bir ülke konumunda bile ülkemizde bu bütünlük ve düzen göz önünde tutulmuştur. İşte 10 Aralık 1948 tarihinde imzalanan bildirgeden dolayı 10 aralık tarihini içine alan hafta ülkemizde ve dünyada insan hakları ve demokrasi haftası olarak kutlanmaktadır. İnsan hakları demek benim kendi çıkarlarıma ne uygun düşüyorsa ben onu uygularım mantığı demek değildir, insan hakları insanların; bulundukları toplumlar içerisinde hem hukuki hem sosyal yönden kimseye zarar vermeden özgürce yaşaması demektir. Bu yüzdende kendimize uygulanmasını istemediğimiz bir uygulamanın başkasına da uygulanmasına göz yummamak gerekir.

Şimdi kalkıp sorabilirsiniz burada bildiriden çok kendi ülkemizde yapılanları yazmandaki amaç nedir?

Kısaca onu da açıklayayım; hani hep Avrupa modernliği deriz ya, işte ülkemizin ve ATATÜRK ilke ve inkılaplarının aslında ne kadar modern ve insani yaşama önem verdiğini göstermek istedim. Kendi tarihini ve inkılaplarını bilmeyen anlamayan birinin Dünyayı anlamasını beklemek bence çok mantıksızdır.

İnsan hakları ve Demokrasi görüldüğü gibi ülkemizin kuruluş hamurunda vardır. Bunlar ülkemize sonradan gelen ve getirilen haklar değildir. Bunu anlatmak istedim. Sizlerden de isteğim bu yöndedir önce kendi milletinizin uygulamalarına bir bakın ve sonrasında dışarıdan getirilenlere övgüler düzün.

Bunu Amerika halkı övmeli çünkü yıllarca orada yaşan halkı köleleştirdiler. Fransa halkı övmeli çünkü senelerce sınıf farkı ile boğuştular. İngiliz halkı övmeli kölelik, sınıf farkı her türlü sömürü orada uygulanmaktaydı.

Evet bunu Türk halkı desteklemeli ama bunu desteklerken de bu haklar benim ülkemin hamurunda kuruluşunda olan haklar diyerek bu haklara sahip çıkmalıdır.

İşte bu bildirge aslında Mustafa Kemal ATATÜRK’ün ne kadar aydın ve ileri görüşlü halkını düşünen demokratik bir insan olduğunun açık bir kanıtıdır.

BURÇAK YAZICI

SAYGILARIMLA

 

ATATÜRKÇÜ BİR CUMHURİYET GENCİ
 

SİTEME HOŞGELDİNİZ. BEN ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİSİ ATATÜRKÇÜ, CUMHURİYETE BAĞLI BİR TÜRK GENCİYİM. BU SAYFALARDA YAZILARIMI VE DİLİM DÖNDÜĞÜNCE BİLGİLERİMİ PAYLAŞARAK BELKİ BİR FAYDAM OLUR DİYE ÇABALAMAKTAYIM... SEVGİ VE SAYGILARIMLA...

TÜRK OLMAK...
 
TÜRK OLMAK YÜREK İSTER, CESARET İSTER, DAMARLARINDAKİ ASİL KANIN ONURUNU TAŞIYACAK GÜÇ İSTER...
KİMLİĞİNDE DEĞİL YÜREĞİNDE TÜRK OLAN BİR TÜRK EVLADIYIM...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
 
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927





GENÇLİĞİN ATATÜRK'E CEVABI
 
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.

Ey Türk'ün büyük Ata'sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.

Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

Türk Gençliği
DERS İZLE
 
 
Bugün 4 ziyaretçi (7 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol