TURK BILIM INSANLARI
Paylaş

AVRUPA DEVLETLERİ İLMİ KİMDEN ÖĞRENDİ?

Bir öğrenci olarak uzun zamandır algılayamadığım, algılamakta zorlandığım bir konu var aslında neden Avrupa özentisi var içimizde?

Kendi değerlerimizi neden anlamıyoruz veya anlatamıyoruz? Bizim olan şeyler neden bazı zihniyetlerce hep dışlanmak zorunda kalıyor?

Efendim işte Avrupa bizden ileride onlar yapınca oluyor zihniyeti kimler tarafından ne amaçla içimize işlendi bunu anlamış değilim. Bir şekilde bizim siyasilerimizde bu zihniyete maalesef çanak tutan uygulamalar yapmaktalar.

Şimdi geçmişten başlayarak yakın tarihimize doğru bazı örnekler vererek Avrupa devletlerindeki özenilen şeylerin aslında bizde daha öncelerinden beri olduğunun göstergesini sunmaya çalışacağım.

1453 yılı ile başlayalım Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethini gerçekleştiriyor. Kendisinin hocası Akşemseddin hepimize öğretilen anlatılan daha doğrusu kitaplarımızda bir iki satır ile geçiştirilen Akşemseddin sadece Fatih Sultan Mehmet’in hocası olarak değil çok büyük bir bilim adamı olarak neden anlatılmamaktadır işte bunu anlayamıyorum.

Akşemseddin; "Hastalıklar insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma gözle görülemeyecek kadar küçük fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur." diyerek, bundan beş yüz sene önce mikrobun tarifini yaptı.

Bugün mikrobu bulduğu söylenen Pasteur teknik aletlerle Akşemseddin’den dört asır sonra varabildiği neticeyi dünyada ilk defa haber verdi. Buna rağmen mikrop teorisi yanlış olarak Pasteur’a mal edilmiştir.

İşte tıp alanında büyük bilim adamı diye lanse edilen Pasteur bizim kitaplarımızda boy boy anlatılırken Akşemseddin’den söz edilmemesi bana ters gelmektedir.

Yine İbn-i Sina ; tıp araştırmaları yaparken bazı hastalıkların bulaşmasında göze görünmeyen birtakım yaratıkların etkisi olduğunu, yani mikropların varlığını sezmiş ve bu bilinmeyen mahluklardan eserlerinde sık sık bahsetmiştir. Mikroskobun henüz bilinmediği bir devirde böyle bir yargıya varmak çok ilginçtir.

Şimdi bu açıklamalar göstermektedir ki aslında bizim bilim adamlarımız çok özenilen Avrupa Devletlerinden üstün konumdaydı.

Yine baktığımızda gördüğümüz Hazerfan Ahmet Çelebi ilk uçan insan peki kitaplarımızda ne kadar yer alıyor veya bizlere ne kadar öğretiliyor. Bugün gelinen noktada Hazerfan Ahmet Çelebi’nin Leonardo Da Vinci’nin uçma konusunda çalışmalarından yararlandığı söylenmektedir. Oysa uçma konusunda ilk çalışmaları yine Türk bir bilim adamı daha 10. yüzyıl’da yapmıştır. Bu bilim adamı İsmail Cevheri’dir ve Leonardo Da Vinci’nin de uçma konusundaki çalışmalarında İsmail Cevheri’den feyiz aldığı ve İsmail Cevheri’nin çalışmalarından faydalandığı bilinmektedir.

Peki Hazerfan Ahmet Çelebi bu başarısından sonra ne şekilde ödüllendirilmiştir. Tuhaf ama aldığı ödül Cezayir sürgünü olmuştur.

Yine anlatılmayan bir büyük Bilim adamımız ilk roket ile uçan Lagari Hasan Çelebi, füzeciliğin atası sayılmaktadır. Füze ile uçan ilk Türk’tür. 1633 yılında IV. Murad’ın kızı Kaya Sultân’ın doğduğu gece yapılan şenlikler sırasında füzeyle uçma hünerini gösterdi. Evliyâ Çelebi’nin Seyahatnâmesinde anlattığına göre, Hasan Çelebi 50 okkalık barut macunuyla dolu 7 kollu, kendi îcadı olan bir fişeğe binerek yardımcılarının ateşlemesiyle uçmayı başarmıştır. Füzenin barutu bitince de daha önce hazırlamış olduğu kanatları açmış, Sinan Paşa Sarayı önünde denize inmiştir.

Ödül olarak Kırım’a sürülmüştür. Bunlardan söz edilmemektedir bizlere anlatılmamaktadır. Oysa özenilen anlatılan Avrupa devletlerindeki bilim adamları haçlı seferleri sırasında gelenlerin bu bilgileri öğrenmesi ışığında yetişen bilim adamlarıdır.

Bunlar uzak geçmiş diye kabul edilebilir, algılanabilir. Peki yakın geçmişimize bakalım o zaman, mesela Savaş savunma sanatı Plevne’de ilk defa kazılmış siper uygulamasının Türkler tarafından bulunduğunu anlatan kaç ders kitabımız vardır.

Yada hep övünülen Avrupa İnsan Hakları sözleşmesi var ya!

O sözleşmedeki maddelerin hepsinin sözleşmeden çok önce Mustafa Kemal ATATÜRK tarafından devrimlerle bizim anayasamıza yerleştirildiğini anlatan kaç ders kitabımız vardır.

Dünya’da kadınlara seçme ve seçilme hakkı ilk defa Türkiye Cumhuriyeti’nde verildiğini bilen insan kaç kişidir.

Şimdi birileri hala daha Avrupa özentisi ile bu haklardan ileri demokrasi diyerek bunları anlatmaktan utanmıyor.

Unutmayalım ki, kendi tarihine ve kendi kültürüne sahip çıkmayarak başkasının tarihi ve kültürü ile hareket edenler ilk önce kendilerini yozlaştırmaktadır.,

Bugün gelinen noktada aslında en büyük yanlışlık kendi ilim ve kültür mirasımızı tanıyıp onların peşinden gitmek yerine bizim mirasımızı çalan insanları takip etmemizdir.

Sen kendi milli ve manevi değerlerini anlayamadıktan ve anlatamadıktan sonra başka milletlerin değerlerine özenti ile bakmaya mahkum olursun.

Burçak YAZICI

ATATÜRKÇÜ BİR CUMHURİYET GENCİ
 

SİTEME HOŞGELDİNİZ. BEN ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİSİ ATATÜRKÇÜ, CUMHURİYETE BAĞLI BİR TÜRK GENCİYİM. BU SAYFALARDA YAZILARIMI VE DİLİM DÖNDÜĞÜNCE BİLGİLERİMİ PAYLAŞARAK BELKİ BİR FAYDAM OLUR DİYE ÇABALAMAKTAYIM... SEVGİ VE SAYGILARIMLA...

TÜRK OLMAK...
 
TÜRK OLMAK YÜREK İSTER, CESARET İSTER, DAMARLARINDAKİ ASİL KANIN ONURUNU TAŞIYACAK GÜÇ İSTER...
KİMLİĞİNDE DEĞİL YÜREĞİNDE TÜRK OLAN BİR TÜRK EVLADIYIM...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
 
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927





GENÇLİĞİN ATATÜRK'E CEVABI
 
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.

Ey Türk'ün büyük Ata'sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.

Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

Türk Gençliği
DERS İZLE
 
 
Bugün 4 ziyaretçi (8 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol