Bir Proje Odevi Turkiye de Ekonomi
Paylaş

BİR PROJE ÖDEVİ “ TÜRKİYE’DE EKONOMİ “

Proje ödevleri öğrencilere kendilerini düşünmeye sevk etmek amacı ile verilmektedir. Düşünce öğrencinin olaylara bakış açısını ve yorumlama yeteneğini geliştirmektir. Fakat çoğu öğrenci ve hatta öğretmenler tarafından bu kopyala yapıştır olarak algılanmaktadır. Öğrenci ödevi Internet, kitap vs kaynaklardan alıp aynısını kopyalar götürür ve öğretmenlerde buna maalesef göz yumar. Belki emeğe saygı diyerek uğraştığı için belki de nasılsa bir şekilde sınıfı geçecek denilerek notlar verilir.

İşte size aşağıda normal şartlarda 25-30 sayfa tutacak bir konunun 1 sayfada kendi yorumu ile anlatıldığı bir proje ödevi sunuyorum.

Lise 2. sınıfa giden bir öğrencinin Coğrafya Dersi öğretmeninden aldığı proje ödevi.

TÜRKİYE’DE EKONOMİ

Türkiye’de Ekonomi konusunda ödev hazırlamaya başlamadan önce kendimce tamamen Türk olan şirketleri ülkemizde ekonomiye yön veren Türk kuruluşlarını tespit edip ödevimi bunun üzerinden hazırlamayı düşündüm.

Fakat maalesef marka olmuş ülkemizin ekonomisinde söz sahibi diyebileceğim tamamen Türk sermayeli bir kuruluş bulamadım. İşte bu yüzden de hedef olarak halkın içinden sahadan olan kuruluşlar nelerdir diye araştırdım ve tamamen ekonominin içinde olan ve sermayesi Türk olan kuruluşlara baktım ve aklıma birden şu reklamlar geldi hani sakız alalım ekonomiye can verelim deniliyordu ya!

Bu yüzden bende canlı olarak sokağımızın yıllanmış bakkalı, emektarı Şabettin amcanın Nurgül Gıda’sı ile ödevimi yapmaya karar verdim. Nurgül Gıda Şabettin amca uzun yıllar Almanya’da gurbetçi işçilik yaptıktan sonra ülkeye döndüğünde bu bakkalı kurmuş 20 yıllık bir kurum. Bütün sermayesi kendi birikimleri ve tamamen Türk sermayesidir.

Bakkal dükkanları aslında ülkenin ekonomisini ve piyasanın canlılığını gösteren yegane kuruluşlardan biridir. Ekonomi düzgün piyasada para varsa bakkal dükkanında alışverişler nakit olarak yapılmakta ve canlılık görülmektedir. Piyasa krizde ise karakaplı deftere yaz bir ara hesaplaşırız denilmektedir. Yani piyasayı ve ekonomiyi en güzel göreceğimiz okuyacağımız noktadır.

Durumu yerinde analiz etmek üzere elimde not defterim Şabettin amcayı ziyaret ettim. Dükkandan içeri girdim kenarda duran boş ekmek kasasını ters çevirip oturdum ayıp olmasın diye kendime bir maden sodası istedim. Şabettin amca bana dönerek;

- Hayırdır çocuk dedi.

Ve gülümseyerek, ‘’ çocuk bende o meyveli sodalardan yok ama Kızılay var olur mu?”dediğinde gülerek başımı salladım.

Sodamı aldım ve derdimi anlatmaya başladım. Ödevimin konusunu ve arada bir iki saat dükkanı gözlemlemek istediğimi söyledim. Güldü ‘’tabi olur’’ dedi. Zaten sinek avladığından en azından sohbet edecek insan olur düşüncesinden bahsetti.

Yaklaşık benim dükkana gelmemden 20 dakika sonra dükkana iki kız çocuğu girdi ve 50 kuruşluk bir bisküvi aldı, benim soda da 50 kuruştu.

Kendimden sıkılmaya başlamıştım sanki Şabettin amca dönüp bana ulan sende ne düz tabanmışsın ne gelen var ne giden diyecek gibi geliyordu. Neyse akşamüzeri olmuştu yaklaşık bir saati geçik zamandır dükkandaydım. Kapıda sokağımızda oturan adını bilmediğim orta yaşlı bir adam girdi belli işten dönüyordu. Tamam dedim bu şimdi alışveriş edecek kendimce rahatladım. Adam bir küçük yoğurt ve iki ekmek aldı cebinden kredi kartını çıkardı uzattı. Aldığı yoğurt 2.20 TL, iki ekmek 1.70 TL idi yani toplam 3.90 TL değerinde alış veriş yapmıştı ve bunu ödemek için kredi kartı kullanıyordu. Kendimce düşündüm bu adam cebinde 5 TL olsa çıkarır onu uzatırdı bu rakam için kredi kartı kullanır mıydı? Demek ki insanlar zor durumdaydı.

Neyse uzatmayım yaklaşık 2 saatlik zaman zarfında bu dükkanda yapılan alış verişin tutarı benim içtiğim soda dahil olmak üzere 4.90 TL idi.

Burası gıda pazarı bakkal dükkanı yani piyasanın nabzının attığı halkın içindeki ekonomi kuruluşu ve durum içler acısı…

Bu gözlemden yaklaşık olarak 10 gün sonra bir Pazar sabahı ekmek almak üzere gittiğimde Şabettin amcanın bakkal dükkanı boşaltılmıştı ve camında kapandı yazıyordu. Tabi mal sahibi kiralık dükkan ilanını yapıştırmıştı.

Gelelim konumuzu sohbetimizde Şabettin amcanın anlattığına ve bugüne kadar neler yaşadığına …

1999 depreminden sonra işlerin özellikle 2001 yılında iyice bozulmaya başladığından söz etti. O yıllarda krizdir atlatırız diyerek ayakta kalmak için arabasını satmış ve bakkala takviye etmiş. Bir süre bu şekilde idare etmiş. 2004 yılına kadar bu şekilde dayanmış. 2004 yılında önceleri kendine ait olan dükkanın mülkünü satmak zorunda kalmış ve ayakta kalmak için dükkana takviye etmiş. 2010 yılına kadar bir şekilde bu para ile dükkanın takviyesini devam ettirmiş. 2010 yılında yeniden dar boğaza düştüğünde kalkınmak için iki dairesinden birini kendi oturduğu daireyi satmış ve evinde kiracı durumuna düşmüş. Diğer dairesinde oğlu oturmakta olduğundan sessizce bunu göğüslemek zorunda kalmış bugüne kadar da onun sayesinde ayakta durmayı başarmış.

Yani son on yıl içerisinde Şabettin amca arabasını, dükkanını ve başımın üstünde çatı dediği evini yitirmiş ekonomiye can vereceğim derken.

Şimdi bizim karşımızdaki taksi durağında taksicilik yapmaktadır.

Ödevimi tamamlamak için kendisini orada bulup son konuşmamı yaptım. Kendisine sen Almanya’dan emeklisin eşin oradan emekli neden taksicilik ile uğraşıyorsun diye sorduğumda aldığım cevap ekonomiye can verirken neler kaybettiğini ülkemizdeki ekonomiyi çok net anlatıyordu.

Bu dönemde kira fatura vergi derken arada mecburen bankalara bulaşmak zorunda kalmış dükkanı kapatırken edilen zarar filan kredi çekmek derken bankalara bir dünya borç birikmiş kendi emekli maaşı onlara gidiyormuş. Karısının aldığı emekli maaşı ise ev kirası, faturalar derken bir de boğaz derdi. Mecburen bu yaşta gecenin bir yarısına kadar direksiyon sallamak zorunda olduğunu anlattı.

İşte ekonomiye can vermeye çabalayan bu amcamız zamanında bir dairede oturup birinin kirasını alıyordu. Dükkandan kira alıyordu. 2 emekli maaşı alıyordu.

Bugün kendi mülkü olan evine 750 TL kira veriyor maaşının biri ekonomiye can verirken yapılan masraflar için ipotek altında. Dükkanı ekonomiye feda olmuş durumda…

İşte ülkemizdeki ekonominin durumu budur.

Yok hocam siz kağıt üzerinde anlatılan ekonomiyi istiyorsanız internetten çıktı yapıp getireyim ama gerçek benim gözümdeki ekonomiyi sorarsanız budur…

Kaynakça…

Mahallemizin bakkalı Şabettin amca…

Bu ödev öğretmeni tarafından o kadar beğenildi ki, ödev sıra dışı idi ve bu ödevi yazıp getirmek cesaret istiyordu. Bu yüzden öğretmen bu ödevi diğer öğretmen arkadaşları ile paylaştı okulda ve okulun edebiyat kulübünün çıkardığı okul gazetesinde yayınlandı öğrencilere örnek olması için ve yayının altında öğretmenlerin ufak notları düşülmüştü.

Coğrafya öğretmeni bu ödeve proje notu olarak 100, ders içi performans notu olarak 100 vermiştir. Edebiyat öğretmeni bu ödeve ders içi performans notu olarak 100 vermiştir.

Sosyoloji dersi öğretmeni bu ödeve ders içi performans notu olarak 100 vermiştir. Felsefe öğretmeni bu ödeve ders içi performans notu olarak 100 vermiştir.

Ama en ilginç not sınıf öğretmeninin düştüğü nottu…

Sınıf öğretmeni ve İnkılap tarihi dersi öğretmeni şu notu düşmüştü; bu ödeve ders içi performans notu olarak 100 verdim çünkü bu öğrenci bu ödevi hazırlayarak proje ödevi konusunda bir ilki gerçekleştirmiştir. Bir devrim yaparak ödevi kendi düşüncelerinden ve canlı kaynak incelemesi ile yapmıştır.

Şimdi bu notların ne anlamı var diye anlamanız açısından ufak bir yorum yazıyorum. Coğrafya dersi 2 yazılı sınav 1 ders içi performans ve öğrenci aldı ise 1 proje ödevi notu alacak bu dönem. Sınıf geçmesi için 4x45= 180 puan toplaması gerekiyor bu derste şimdi bu öğrenci ödevden 100, ders içi performanstan 100 almış durumda yani yazılı sınavları 0 olsa bile şimdiden bu dersten geçmeyi garantilemiştir. İşte tek bir ödevle ve kendi cesareti ile bir çok dersinden not almayı başarmıştır.

Tabi bunun tersi de olabilirdi. Öğretmen kızıp bu ne alaka diyebilirdi…

Bunu neden paylaşıyorum diye sorabilirsiniz. Şu açıdan paylaşıyorum işte ülkemizdeki ekonominin durumu, işte farklılık yaratan bir öğrencinin durumu, işte proje ödevlerinin aslında bizlere verilme amacı hepsi burada tek tek ortada o yüzden paylaşmayı uygun gördüm

ATATÜRKÇÜ BİR CUMHURİYET GENCİ
 

SİTEME HOŞGELDİNİZ. BEN ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİSİ ATATÜRKÇÜ, CUMHURİYETE BAĞLI BİR TÜRK GENCİYİM. BU SAYFALARDA YAZILARIMI VE DİLİM DÖNDÜĞÜNCE BİLGİLERİMİ PAYLAŞARAK BELKİ BİR FAYDAM OLUR DİYE ÇABALAMAKTAYIM... SEVGİ VE SAYGILARIMLA...

TÜRK OLMAK...
 
TÜRK OLMAK YÜREK İSTER, CESARET İSTER, DAMARLARINDAKİ ASİL KANIN ONURUNU TAŞIYACAK GÜÇ İSTER...
KİMLİĞİNDE DEĞİL YÜREĞİNDE TÜRK OLAN BİR TÜRK EVLADIYIM...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
 
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927





GENÇLİĞİN ATATÜRK'E CEVABI
 
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.

Ey Türk'ün büyük Ata'sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.

Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

Türk Gençliği
DERS İZLE
 
 
Bugün 20 ziyaretçi (29 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol