Türkler mi? İstanbul'u İstedi, İstanbul mu? Türkleri Davet Etti.
Paylaş

TÜRKLER Mİ? İSTANBUL’U İSTEDİ, İSTANBUL MU? TÜRKLERİ DAVET ETTİ.

İstanbul Osmanlı topraklarının bütünlüğünü bozuyordu. Bizans ise şehzadelerin kışkırtılmasında ve ülkenin siyasi çalkantılarında önemli rol oynuyordu. Oluşan bu şartlar doğal olarak Osmanlı hükümdarlarını rahatsız etmekteydi.

Diğer taraftan ise peygamberimizin söylemi her dönem olduğu gibi Osmanlı hükümdarlarını da bu şehrin alınması yönünde etkilemekteydi.

Bunlar Osmanlı açısından İstanbul’un kuşatılmasında etkenlerdi. Peki ya! İstanbul o istememiş miydi? Türklerin olmayı…

Şimdi düşünün tamamen yetkisizleştirilmiş bir imparatorluk haçlı ordularının gelerek ellerinde avuçlarında kalanları sömürdüğü bir şehir…

Şehir bitik ve viran olmuş durumda. Belki de son umudu Türkler…

Şimdi inceleyecek olursak İstanbul Türklerin eline geçtikten sonra görmediği bir gelişmeyi ve ilerlemeyi gördü. Azınlıklar ticaret olsun inanç olsun her alanda adeta mükemmelleşti. İstanbul Türkler tarafından alındıktan sonra yağmalanmadığı gibi harabe haline gelen şehir adeta yeniden dünyanın en iyi şehirlerinden ve ticaret merkezlerinden biri durumuna getirildi.

Şimdi dünya açısından bu fethin etkilerini bir düşünelim; o güne kadar şehir devletçiliğini benimseyen Avrupa bir anda İstanbul’un fethi ile şehirleri kaleler içine almanın çözüm olmadığını gördü. Birleşerek güçlü siyasi devletlerin kurulması gereğini anladı. İpek yolunun tamamen Türklerin eline geçmesi ile kendilerine yeni yerler arama ihtiyacını hissetti ki coğrafi keşiflerin başlamasına neden oldu. Tabi bu keşiflerle beraber sömürgeci devlet anlayışının da oluşması kaçınılmazdı.

Fakat İstanbul’un fethinin en önemli etkisi tüm dünya devletleri tarafından Türklerin ortak düşman olarak görülmesine yol açmasıdır. Katolik kilisesi ve Vatikan’ın girişimi ile Hıristiyan-Müslüman düşmanlığının atılması ve kuvvetlenmesi bu fethin oluşumu ile gün yüzüne çıkmıştır.

Bir taraftan ise reform hareketlerine İstanbul’dan kaçan Bizanslıların neden olduğu söylenmektedir. Fakat ben bu görüşü pek benimsemiyorum şayet buna bunlar neden olduysa o güne kadar bunu neden Bizans’ta başlatmadılar. Evet belki İstanbul’un bu hareketlerde etkisi olmuştur ama bence bu etki İstanbul’da kalmış olan azınlıkların hayat standartlarının yükseldiğinin ve geldikleri konumun Fransa’da yaşayan halk üzerindeki etkisidir. İstanbul’un modernleşmesi ve buradaki azınlık halkının Osmanlı devletinin imkanlarından faydalanarak büyük bir ilerleme kaydetmesi oradaki halkı kendi yönetimlerine karşı direnmeye itmiştir.

İstanbul’un fethi bir çağın kapanması ve yeni bir çağın açılmasından öte yeni bir anlayışın ve ortak hareket etme şeklinin doğmasına neden olmuştur.

Türkler açısından ise yıllardır özlenen bir hedefin gerçekleştirilmesi anlamını taşımaktadır. Tarihçilerimizin yazdığı gibi kurulma devrinin bitip yükselme devrinin başlaması olarak nitelendirilen fethi olayı gerçekten bu anlamda mıdır?

Bence ki bu benim düşünce tarzımdır, İstanbul’un fethi o dönem için geç kalınmış bir fethidir. Şayet Timur Osmanlı üzerine yürümemiş olsaydı o dönemde Akdeniz’e hakim olan Osmanlı bugünkü İspanya’yı ele geçirmiş olacaktı ve Avrupa’yı hem doğudan hem batıdan kuşatarak bu şehir devleti anlayışında olan Avrupa devletlerini tek tek ele geçirecekti. Bu bağlamda da Avrupa ne coğrafi keşifleri yapabilecekti, nede sömürge sistemini ve bugünkü siyasi anlayışını geliştirmiş olacaktı.

Şimdi İstanbul’un fethi düşünecek olursak Osmanlı için sadece bir zafer anlamını taşırken aslında dünya düzenini şekillendiren bir tetik görevini görerek Avrupa devletlerinin bugünlerinin temelinin atılmasını sağlamıştır.

Oysa bu fethi zamanında yapılmış olsa idi. Timur Osmanlı’nın üzerine yürümemiş olsa idi, bugün Avrupa bu durumda olmayabilirdi. Dünya devletlerinin sömürge siyasi sistemi kurulmamış olabilirdi.

Diğer bağlamda ise Osmanlı o gün İstanbul yerine Avrupa üzerine yürüyerek Avrupa’da şehir devlet anlayışı devam ederken bu devletleri ortadan kaldırmayı denese idi ve en son zaten kendi toprakları ile çevrili durumda bulunan İstanbul’un üzerine yürüseydi şartlar ne olurdu.

İşte bugün dünya devletlerinin bize uyguladıkları siyasi anlayış sistemi önce çevremizi ele geçiriyorlar sonrasında İstanbul diyecekler.

Çünkü onlarda önce İstanbul dediler I. Dünya savaşında bu durumu tecrübe ettiler.

Şimdi İstanbul’un Türklerden başka kurtuluşu olmadığı ortada idi. Osmanlının elinde İstanbul dünyanın sayılı şehirleri arasına girmiştir. Türklerin istediği kadar İstanbul’da Türkleri istemiştir.

Her ne açıdan bakarsak bakalım İstanbul’un fethi Türk tarihi açısından şanlı bir zaferdir. Bu zafer ile dünya devletleri Türklerin ortak düşmanları olduğunu kabul etmiştir. İpek yolunun tamamen Osmanlının eline geçmiş olması boğazların Osmanlının eline geçmesi ve ticaret yollarının kesiştiği noktaların Osmanlı hakimiyetinde olması Avrupa devletlerini yeni arayışlara iterek coğrafi keşiflerin başlamasına dolayısı ile sömürgeci devlet anlayışının doğmasına neden olmuştur.

İstanbul’un fethi hem dünya devletleri hem Türkler açısından büyümenin başlaması anlamını taşımaktadır. Bu fethi yeni dünya düzeninin kuruluşunu tetiklemiştir. Bu tetiklemenin sonucunda dünya devletlerinin Türkleri ortak düşman kabul etmeleri ve Vatikan’ın bu olayı dinler savaşı haline getirmesi neticesinde başlayan bu değişim günümüze değin devam etmektedir.

İstanbul aslında geç kalınmış bir fethidir. Türk tarihinin en önemli zaferlerinden birdir. Müslümanlar açısından en büyük zaferdir.

Ama unutmayalım ki, Türklerin İstanbul’u istediği kadar İstanbul’da Türkleri istemiştir.

Burçak YAZICI

Bahçelievler Anadolu SML.

9/A 102

Tarih dersi performans ödevi.

ATATÜRKÇÜ BİR CUMHURİYET GENCİ
 

SİTEME HOŞGELDİNİZ. BEN ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİSİ ATATÜRKÇÜ, CUMHURİYETE BAĞLI BİR TÜRK GENCİYİM. BU SAYFALARDA YAZILARIMI VE DİLİM DÖNDÜĞÜNCE BİLGİLERİMİ PAYLAŞARAK BELKİ BİR FAYDAM OLUR DİYE ÇABALAMAKTAYIM... SEVGİ VE SAYGILARIMLA...

TÜRK OLMAK...
 
TÜRK OLMAK YÜREK İSTER, CESARET İSTER, DAMARLARINDAKİ ASİL KANIN ONURUNU TAŞIYACAK GÜÇ İSTER...
KİMLİĞİNDE DEĞİL YÜREĞİNDE TÜRK OLAN BİR TÜRK EVLADIYIM...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
 
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927





GENÇLİĞİN ATATÜRK'E CEVABI
 
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.

Ey Türk'ün büyük Ata'sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.

Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

Türk Gençliği
DERS İZLE
 
 
Bugün 10 ziyaretçi (14 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol