Dussel Anlatim
Paylaş

DÜŞSEL (FANTASTİK) ANLATIM ve ÖZELLİKLERİ

Düşsel Anlatımın Özellikleri

1.D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip, hayal ürünüdür.

2.Zaman belirli ya da belirsizdir; olağanüstü özelliklere sahip olabilir.

3.Mekân, olağanüstü, düşsel öğelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir.

4.Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.

5.Düşsel anlatımda hayal, varsayım, abartma, kişileştirme gibi unsurlar çok kullanılır.

6.Daha çok di' li veya miş'li geçmiş zaman kipi kullanılır.

Örnekler: Harry Potter, Yüzüklerin Efendisi, Gora, E.T,Yıldız Savaşları

Düşsel Anlatımla; Düşsel Olmayan Metinlerin Benzer ve Farklı Yönleri:

Benzerlikleri:

Her iki anlatımda da yapıyı meydana getiren ögeler (kişi,zaman,mekan,ve olay örgüsü)aynıdır.

Farklılıkları:

1.Düşsel anlatımda: D.A.da konu; olağanüstü ve fantastik özelliklere sahip,hayal ürünüdür. Düşsel Olmayan Anlatımda: Konu yaşanmış ya da yaşanabilir olmalıdır. Günlük yaşama ait unsurlar konu olabilir.

2. Düşsel anlatımda: Tema hayali unsurlardan oluşur Düşsel Olmayan Anlatımda: Tema konuyla ilgili olarak günlük yaşama ait, yaşanabilir özelliktedir.

3. Düşsel anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. Bazen zaman ötesi nitelikler taşır. Düşsel Olmayan Anlatımda: Zaman belirli ya da belirsizdir. İçinde bulunduğumuz zamanın özelliklerine sahiptir.

4. Düşsel anlatımda: Mekân olağanüstü, düşsel ögelerden oluşmuş olabilir. Mekân günlük yaşamda karşılaşamayacağımız niteliktedir. Düşsel Olmayan Anlatımda: Mekân, olağanüstü düşsel ögelerden uzak sıradan, günlük yaşamda karşılaşacağımız mekânlardır.

5. Düşsel anlatımda: Kişiler çoğu zaman gerçekten uzak kişilerdir. Olağanüstü nitelikte olabilirler.

Düşsel Olmayan Anlatımda: Kişiler gerçekte olabilecek, sıradan, günlük yaşamda karşılaşabileceğimiz kişilerdir.

Örnek Metinler

BİTMEYECEK ÖYKÜ

Hâlâ havada uçmaktaydı Atreju. Kırmızı pelerini arkasında coşkun kıvrımlarla dalgalanıyor, deri bir kemerle yatırdığı simsiyah kıvırcık saçları rüzgârın etkisinde uçuşuyordu. Beyaz uğur ejderhası Fuchur (Fuchır), gökyüzündeki dağınık bulutların ve sisin arasından ağır ağır, dalgalana dalgalana uçmaktaydı. Bir aşağı, bir yukarı; bir aşağı, bir yukarı...

Yola çıkalı ne kadar olmuştu? Günler geçti, geceler geçti; derken yine günler geçti. Atreju ne kadar zamandır yolda olduklarını bilmiyordu. Ejderha, uykusunda da uçabiliyordu; hep böyle gidiyor, gidiyordu ve Atreju da ejderhanın beyaz yelesine sımsıkı sarılmış durumda, ara sıra kestiriyordu. Ama bu, hafif ve huzursuz bir uykuydu. Bu nedenle de uyanışı bile, her şeyin belirsizleştiği bir rüyaya dönüşüyordu.

Altlarında, ta aşağılarda dağlar, beldeler, denizler, adalar ve nehirler... Hepsi gölgeler hâlinde geçip gidiyordu... Atreju artık hiçbir şeye dikkat etmiyor, Güney Kehanet'ten bu yana sık sık yaptığı gibi binek hayvanını da dehlemiyordu. Önceleri sabırsızlanmıştı çünkü bir Uğur Ejderhası'nın sırtında Fantazya sınırlarının ötesine yani insanoğullarının yaşadığı dış dünyaya varmanın pek güç olmayacağını sanmıştı.

Michael ENDE (Maykıl Ende)

AĞRI DAĞI

Çok çok zaman önce Anadolu'muzun doğusunun doğusunda ünlü bir Kafdağı varmış. Kafdağı, öyle böyle dağlardan değilmiş, soylu soplu, adı sanı belli bir dağlar padişahıymış. Koskocaman yamaçları, uçları bulutlara varan dorukları, yemyeşil uzanan etekleri varmış. Yaşarmış oğulları, kızları arasında. Kafdağı'nın kendisine benzeyen oğulları, kızları varmış. O bölgede bir dağ ailesi kurmuş.

Büyük oğiu Yeni Kafdağı, babasına benziyormuş. Büyük, gösterişli ve yakışıklıymış. Evlenme çağı gelmeden bulundukları yörenin az ötesinde yaşayan, kendi hısımları olan Küçük Ağrı Dağı'yla söz kesilmiş. Zaman dolunca Büyük Ağrı Dağı'nın kız kardeşi olan Küçük Ağrı Dağı'yla evleneceklermiş.

Büyük Ağrı Dağı, Kafdağı'nın karşısında onun kadar yüce, onun kadar kocamanmış ve kız kardeşiyle birlikte çok uyumlu, tatlı bir yaşayışları varmış.

Gel zaman git zaman, günler, aylar geçmiş aradan. Büyük Ağrı Dağı, ordusunu toplayıp çok uzun süren bir savaşa gitmiş. Savaş bu, ne zaman biteceği belli olur mu? Ordusuyla savaşıp uğraşırken o, Kafdağı'nın sağlığı bozulmuş. Çok yaşlı olduğu için yaşayacak dermanın tükendiğini anlayarak çevresindeki dağ oğullarına, dağ torunlarına durumunun iyi olmadığını bildirmiş. Gün gelmiş, Kafdağı ölmüş. Onun yerine yaşça büyük olan Ağrı Dağı'nın padişah olması gerekiyormuş. Bunu iyi bir zaman bilen genç Kafdağı, dağlar başkanı Büyük Ağrı Dağı, seferden dönmeden padişah olmayı tasarlamış, öteki tüm dağlara düşüncesini söylemiş ve padişahlık tahtına oturmuş, diğer küçük dağlar bu durum karşısında ona bir şey söylememişler. Sözlüsü olan Küçük Ağrı Dağı da sesini çıkaramamış. Padişahlık sırasının ağabeyinde olduğunu biliyormuş ama sözlüsü Kafdağı'na ağzını açıp bir çift sözcük söyleyememiş.

(Anonim)

DÜNYALAR SAVAŞI

Marslıların besin kaynağı olarak inkâr edilemeyecek şekilde insanları tercih etmeleri, Mars'tan gelirken yanlarında erzak olarak getirdikleri kurbanlarının kalıntılarının yapısına bakarak açıklanabilir. İnsanların eline geçen kuruyup büzülmüş kalıntılarından anlaşıldığı kadarıyla, bunlar (bedenleri silikondan oluşan süngerler gibi) silikonlu, gevrek iskeletleri, güçsüz bir kas yapıları ve çakmaktaşı büyüklüğündeki yuvalarının içinde kocaman gözleri olan yuvarlak kafalı, yaklaşık 1.80 metre boyunda, iki ayaklan üzerinde durabilen yaratıklardı. Anlaşılan her silindirin içinde bunlardan iki üç tane getirilmişti ancak dünyaya ulaşmadan önce hepsi öldürülmüşlerdi. Bu onlar için iyi olmuş da denebilir çünkü bizim dünyamızda ayakta durmaya kalkışmaları, bedenlerindeki bütün kemiklerin un ufak olmasına yol açacaktı.

Uyumaya ihtiyaç duymuyorlardı, bir insanın kalbinin uyuduğundan daha fazla uyudukları söylenemezdi. Tekrar güç kazanması gereken büyük çaplı bir kas sistemleri olmadığından, bu periyodik dinlenme işlemi onların bildiği bir şey değildi, öyle görünüyordu ki ya çok az yoruluyorlar ya da hiç yorgunluk duymuyorlardı. Dünyadayken hareket edebilmek için mutlaka bir çaba harcamaları gerekiyordu ama yine de sonuna kadar hareket hâlinde kalabiliyorlardı. Yirmi dört saatin yirmi dört saatinde de çalışıyorlardı, dünyadaki canlılar arasında belki karıncalar için bu durumun geçerli olduğu söylenebilir.

H. O. WELLS (Vels)

ATATÜRKÇÜ BİR CUMHURİYET GENCİ
 

SİTEME HOŞGELDİNİZ. BEN ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİSİ ATATÜRKÇÜ, CUMHURİYETE BAĞLI BİR TÜRK GENCİYİM. BU SAYFALARDA YAZILARIMI VE DİLİM DÖNDÜĞÜNCE BİLGİLERİMİ PAYLAŞARAK BELKİ BİR FAYDAM OLUR DİYE ÇABALAMAKTAYIM... SEVGİ VE SAYGILARIMLA...

TÜRK OLMAK...
 
TÜRK OLMAK YÜREK İSTER, CESARET İSTER, DAMARLARINDAKİ ASİL KANIN ONURUNU TAŞIYACAK GÜÇ İSTER...
KİMLİĞİNDE DEĞİL YÜREĞİNDE TÜRK OLAN BİR TÜRK EVLADIYIM...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
 
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927





GENÇLİĞİN ATATÜRK'E CEVABI
 
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.

Ey Türk'ün büyük Ata'sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.

Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

Türk Gençliği
DERS İZLE
 
 
Bugün 47 ziyaretçi (63 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol