Hangimiz Özürlü...

HANGİMİZ ÖZÜRLÜ…

Sedat fakir bir ailenin dördüncü çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Doğuştan gelen bir hastalıktan dolayı zihinsel özürlüydü. Gel, git, ver, al gibi kısa kelimelerin dışında kelimeler kullanamamaktaydı. Babası Hüseyin namı değer Ayıcı Hüseyin annesi Ato ve kardeşleri Deniz, Mustafa ve Veli ile birlikte İstanbul’un modernleşen ilçesi Bayrampaşa’da bir gecekonduda yaşıyordu.

Ablası Deniz modernleşmeye ayak uydurma ve sıkıntılardan kurtulma umuduyla yeni tanıdığı bir gençle kaçıp gitmişti. Mustafa ağabeyside kendi gibi kendi halinde olduğundan çalışamamaktaydı. Gücü kuvveti yerinde olan Mustafa mahallede hamallık tarzı işlerde kullanılmakta üç beş açlık çıkarmaya eve destek olmaya çalışmaktaydı.

Veli evlenmiş ve karısının ailesinin yanına yerleşmiştir. Ailenin temelli bir geliri yoktur. Bu yüzdende komşuların yardımı ile ayakta durmaya çalışmaktadır aile…

Yakında kurulmuş olan aşevinden yemek alarak yaşamlarını devam ettirmeye uğraşmaktadırlar.

Sedat her sabah erkenden çıkar ve öğrencilere olan merakından komşuların verdiği eski bir okul çantasını sırtına takarak elinde sefertası ile öğrencilerin peşine takılır ve giderdi. Akşam saatlerinde elinde sefertaslarına doldurduğu yemek ve ekmek poşetinle eve dönerdi. Sokak sakinleri merak etseler bile bir türlü bu çocuğun nereye gittiğini çözememişlerdi.

Bir gün Ayıcı Hüseyin hastalandı. Mustafa babasını alıp hastaneye götürdü fakat sağlık güvencesi olmadığından pek ilgilenilmemişti babasıyla Mustafa buna çok içerlemişti. Kendince bağırıp çağırıyordu kapının önünde, mahalleli alışıktı Deli Mustafa’nın bu hallerine…

Pek umursayanda olmamıştı zaten bu durumu…

Ve…

Yarınsı gün öğlenden sonra sokağa gelen bir ambulans ve Mustafa’nın avaz avaz bağırması ortalığı yırtmıştı. Mustafa ambulansı yaklaştırmıyordu eline geçirdiği taşları ambulansa fırlatıyor kimseyi evin etrafına sokmuyordu.

Kimse ne olduğunu anlayamamıştı…

Birbirine şaşkın şaşkın bakan gözler ne oluyor diye anlamaya çalışıyordu. Birden içeriden çıkan insanlar ve yayılmaya başlayan fısıltı gazetesi…

Ayıcı Hüseyin ölmüştü…

Mustafa bağırırken ben size dün babamı getirdim bakmadınız şimdi gelip ölüsünü alacaksınız vermem diyerek isyanını, acısını dile getiriyordu. Zar zor mahalleli Mustafa’yı sakinleştirmişti. Ambulans yanaştı ve cenazeyi alıp götürdüler. Defin için hazırlıklar yapılmıştı. Cenazeyi akşam ezanına yetiştirdiler ve götürüp gömdüler.

Cenaze dönüşü evin önüne gelen insanlarda bir şaşkınlık vardı evin önüne gelen bir minibüs getirdiği ikram ve helvaları dağıtıyor yerine getirilmesi gereken örf ve ananeleri uyguluyordu. Kısa süren bir şaşkınlık sonrası bunların kim olduğu sorulduğunda öğrenilen cevap herkesi daha çok şaşırtmıştı.

Zihinsel özürlü olan Sedat aşevinden yemek aldığı için kendince bu insanlara kendini borçlu hissetmişti. Her gün sabahtan aşevine giderek orasını temizlemekteymiş orada çalışanlara yardım ediyormuş ve herkese yemek dağıtılana kadar bekleyip en son kendileri için yemek alıyormuş. Bu yüzdende orada çalışan insanlar Sedat’ı sevmişler. O gün gelmeyince merak edip gelmişler durumu görüp öğrenince kendi aralarında topladıkları ile bu ikramları hazırlamışlar.

Evet zihinsel özürlü denilen Sedat biz akıllı geçinenlere kendince öyle bir ders vermişti ki, defalarca önünden geçtiğimiz halde çoğumuzun farkına bile varmadığımız o aşevinin aslında halkın durumunu özetleyen bir abide olduğunu göstermişti.

Her akşam o araba ve o insanlar gelip okumaya gelenlere ikram sundular ve inanılmaz bir olay daha gelişti.

Bir akşam gelen bir kız vardı. Aynı Sedat’ın durumunda olan konuşması Sedat’tan biraz daha iyi olan kızın sokağa girdiğinde bağırması adeta sokağı inletmişti. Kızı gören Sedat evin kapısında oturduğu köşeden öyle bir fırlamıştı ki; koşarak kızın yanına geldi bir birlerine sarılmaları ve kendilerince gösterdikleri o saf sevgi tarifi imkansızdı.

Olanları sokaktakiler şaşkınlıkla izliyorlardı. Sedat ve adını dahi bilmediğimiz o kız adeta gözleri ile bizlere anlamsız gelen hareketleri ile dakikalarca birbirlerine sevgilerini sundular.

Sedat kızın elinden tutarak evlerinin önüne geldi ve kızı annesi Ato’ya gösterdi. Sonra el ele tutuşarak üzerlerindeki bakışlara aldırmadan gittiler.

İlerleyen günlerde öğrendik ki; Sedat ve kız aşevinde buluşuyorlarmış orada temizlik yaptıktan sonra çıkıp parkta gezip oynuyorlarmış akşam olunca yemeklerini alıp ailelerine götürüyorlarmış.

Şimdi düşünüyorum acaba bunlar mı? Zihinsel özürlü yoksa paylaşmayı, yardımlaşmayı, karşılık beklemeden sevmeyi unutmuş olan bizler mi? Ben bunları gördükçe içimden işte diyorum 21. yüzyılın Ferhat ile Şirin’i…

Mahalleliye sorarsan deli bunlar deli…

Burçak YAZICI

( Bu anlatılanlar yaşanmış ve yaşanmaya devam eden gerçek bir hayat hikayesidir.)

ATATÜRKÇÜ BİR CUMHURİYET GENCİ
 

SİTEME HOŞGELDİNİZ. BEN ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİSİ ATATÜRKÇÜ, CUMHURİYETE BAĞLI BİR TÜRK GENCİYİM. BU SAYFALARDA YAZILARIMI VE DİLİM DÖNDÜĞÜNCE BİLGİLERİMİ PAYLAŞARAK BELKİ BİR FAYDAM OLUR DİYE ÇABALAMAKTAYIM... SEVGİ VE SAYGILARIMLA...

TÜRK OLMAK...
 
TÜRK OLMAK YÜREK İSTER, CESARET İSTER, DAMARLARINDAKİ ASİL KANIN ONURUNU TAŞIYACAK GÜÇ İSTER...
KİMLİĞİNDE DEĞİL YÜREĞİNDE TÜRK OLAN BİR TÜRK EVLADIYIM...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
 
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927





GENÇLİĞİN ATATÜRK'E CEVABI
 
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.

Ey Türk'ün büyük Ata'sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.

Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

Türk Gençliği
DERS İZLE
 
 
Bugün 52 ziyaretçi (64 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol