Onlarin Hikayesi
Paylaş

Gündemde merakla takip ettiğiniz bir konuda gelişmeler oldu mu? Sevdiğiniz yazarın yeni kitabı ne zaman raflarda olacak? Bu yaz ilginizi çeken bir kültür sanat etkinliği var mı? Peki en son moda trendlerini biliyor musunuz?

Böyle soruların cevabını merak ediyorsanız, hurriyet.com.tr'nin ücretsiz bir hizmeti olan Mind sizin için çok faydalı olabilir. Mind, önemsediğiniz konularla ilgili hiç bir haberi kaçırmamanızı sağlayacak. Merak ettiğiniz konularda yayınlanan haberler size e-posta aracılığıyla bildirilecek.

Peki Mind nasıl çalışıyor? Mind websitesine girerek (http://mind.hurriyet.com.tr) kaydolun ve takip etmek istediğiniz konuların listesini oluşturun. Örneğin: "diyet", "sergi", "Ara Güler", "defile" ve "Elif Şafak". Artık bu konularla ilgili yayınlanan haberlerden, tercih ettiğiniz sıklıkta gönderilecek e-postalar sayesinde haberdar olacaksınız.

Eğer bir haber yayınlanır yayınlanmaz haberdar olmak isterseniz, Mind'ın masaüstü uygulamasını da yükleyebilirsiniz. Ayrıca dilediğiniz zaman Mind websitesinden, takip ettiğiniz konularla ilgili geçmişte yayınlanan haber başlıklarına ulaşabilir ve bunları haber arşivinize ekleyebilirsiniz.

Mind, ilgilendiğiniz haberlere ulaşmanın en kolay yoludur. Siz de tıklayarak takip listenizi oluşturmaya başlayabilirsiniz...


Bir bumads advertorial içeriğidir.

ONLARIN HİKAYESİ…

…………………………

Sapsarı saçlara, mavi gözlere

Esir olmuştu ilk gördüğünde…

O gözlerden kalbe akan sevgiyle

Ölümüne sevmişti…

… Delicesine…

Ve…

Bir gün…

Evleniyorsun dediklerinde,

Hüzün oturmuştu yüreğine!

………. Söyleyememişti.

Diyememişti…

‘’ SÖZÜM VAR MAVİ GÖZLERE ‘’

Ve…

Adını bilmediği biriyle…

Oturmuştu masaya…

İmzalar atılırken deftere…

Adım adım yaklaşıyordu…

…….. FELAKETİNE…

………………. Oysa;

O saatlerde…

Ateş düşmüştü köyüne…

Bir ipin ucunda…

Hayat elveda demişti, mavi gözlere

……………………..Döndüğünde…

Acı haber verilmişti kendine…

…………………… Anlayamamışlardı!

Bunun neden olduğunu…

…………………… Anlatamıyordu!

Neden gözyaşlarına boğulduğunu…

Ve…

Düğün halayının geldiğini

……………. Haber veriyordu…

Çalan davullar…

………………………… O ise

İpin ucunda elveda diyordu…

Gözlerindeki yaşların yerinde…

……. Anlaşılmaz bir gülümseme

……………….. Belli ki;

Seviniyor …

Kavuşacak diye!

………… MAVİ GÖZLÜSÜNE…

………………… Ve

Başka bir yerde…

Kuyuya takılmış bir iple

Elveda demişti biride

…………… Habersizce

Ve……………..

Yıllar sonrası…

Bir ipin ucunda yaşanan hüzünler…

Başka bir noktada…

Buluşmuştu…

İşte nikah masasında

…………. Belki …

İpin kaderiydi………

…………. Belki…

Acıların umut çiçeği…

……………………… İŞTE

Acıların küllerinden…

Alevlenmişti onların hikayesi…

Göbek adı Gülşah

ONLARIN HİKAYESİ…

Bundan yaklaşık 70 yıl kadar önce Trakya’nın 3 ayrı köyünde kader kendince ağlarını örmekteydi. Öyle ki, bir birinden habersiz olan hayatlar adeta birbirlerine doğru son sürat geliyordu.

Bir kazamıydı olan yoksa kader mi?

1. köyümüzde yaşamaktaydı mavi gözlü kızımız ve sevdiği genç delikanlımız… camdan cama bakışarak sevmişlerdi birbirlerini, konuşmadan gözlerden yüreklere etmişlerdi aşk yeminlerini…

Oysa habersizdiler kendilerini bekleyen kaderden, bir gün gencimizin babası yemekte oğlum evleniyorsun demişti. Şaşırmıştı cevap verememişti…

Kendisine münasip bir kız bulunmuştu başka bir köyden gidilip gelinmiş nikah için gün alınmıştı.

Ona soran olmamıştı ne diyorsun diye…

Susuyordu, içinde fırtınalar kopsada susuyordu… ister adına saygı densin ister korku…

İşte gün gelip nikah için kasabaya gidilmişti…

Yanında hiç tanımadığı adını bile duymadığı biri oturmuştu. Kızda kendi gibi ürkek bakıyordu. Belki onunda sevdiği vardı…

Belki kendi gibi o da söyleyemiyordu…

Bunlar olurken kasabada mavi gözlü kızımız dayanamam demişti.

Ve…

Sevdiğinin nikah masasında oturduğu saatlerde kendisini asmış ve ölmüştü.

Köyde bir yas havası vardı.

Kimse anlayamamıştı nedenini ve akşam köye döndüğünde öğrenen gencimiz göz yaşlarına boğulmuştu.

Ne ölüm kalır ne cenaze misali kızımızın cenazesi kaldırılırken bir yandan da diğer köye gelin alınmaya gidilmişti.

İşte davul sesleri geliyordu. Düğün halayı köye girmişti. Damadı almaya gelmişti köyün gençleri gelini karşılamak için…

Eve girdiklerinde kıyamet kopmuştu…

Damat kendisini asmış gülen gözlerle bakıyordu…

Gelinimiz perişan olmuştu hiç konuşmadığı kocasını kaybetmesine mi? Üzülsün adının uğursuza çıkmasına mı? Cenazeden sonra babasının evine dönmüştü. Köyünde de artık uğursuz gelin olarak anılmaktaydı…

…………………………..

2. köyümüzde ise …

Bu olayların geliştiği zamanda evli bir adam çok sevdiği karısı aynı kaderi yaşamaktaydı. Genç evlenmişlerdi karısı 3. çocuklarına hamileydi. Kader onlar içinde ağlarını örmüştü. Kadın kuyudan su çekmekteydi takılan ipe sertçe asılınca birden dengesini kaybetmiş hamile olmasının verdiği yükle bir anda kendini kuyuda bulmuştu feryatlar yükselmişti…

Koşup gelmişlerdi ama …

Kadıncağız kuyudan çıkarıldığında ölmüştü…

Adam yıkılmış iki yavrusuyla kalakalmıştı.

Aradan az bir zaman geçmişti ki, büyük kızı rahmetli olmuştu daha onun acısını içine gömememişti ki, diğer kızını da kaybetti.

Köyde bir söylenti başlamıştı…

Yok yok uğursuz bunlar canım baksanıza Azrail bunların evde yatıp kalkıyor.

İşte kader mi bilinmez bu adamcağız bir iş için gittiği köyde tanımıştı düğün günü kocasını kaybetmiş gelinimizi ve sanki bir şey bulmuştu kendinden onun gözlerinde…

Ve …

Bütün karşı çıkmalara rağmen evlendiler bu yaşadıkları acılar üzerine…

Doğup büyüdükleri köyden kopup geldiler İstanbul’a yeni bir başlangıç yeni bir hayat diyerek…

Yeni bir hayat kurdular birlikte 3 çocuk, 5 torun ve 8 torun çocuğu gördü bu gelinimiz ve 90 küsur yaşında geçen yıl rahmetli oldu.

Onların hayatları acıların küllerinden doğmuş ve yıllarca sürmüştü…

…. İşte bu şiir onların hayatlarının başlangıcını anlatmaktadır.

Bir yerde onların hikayesidir…

Gelinimizin torununun kızı olduğunda Babaannesi olan gelinimizin ismini vermek istemişti kızına…

Hastanede sorduklarında Gülşah demişti göbek adını…

Yaşlı gelinimiz karşı çıkmıştı ismini koymalarına kendince korkuyordu bu masum bebeğinde kendi gibi bir kader yaşamasından…

İstanbul’a geldikten sonra kendisi bile Gülşah adını kullanmamıştı soran komşularına Gülşen diyordu.

Şimdi bu ismi nasıl gözbebeği torununun evladına koymalarına izin verirdi…

Bu kadere gel sende ortak ol diyebilir miydi?

Göbek adı Gülşah…

ATATÜRKÇÜ BİR CUMHURİYET GENCİ
 

SİTEME HOŞGELDİNİZ. BEN ORTA ÖĞRETİM ÖĞRENCİSİ ATATÜRKÇÜ, CUMHURİYETE BAĞLI BİR TÜRK GENCİYİM. BU SAYFALARDA YAZILARIMI VE DİLİM DÖNDÜĞÜNCE BİLGİLERİMİ PAYLAŞARAK BELKİ BİR FAYDAM OLUR DİYE ÇABALAMAKTAYIM... SEVGİ VE SAYGILARIMLA...

TÜRK OLMAK...
 
TÜRK OLMAK YÜREK İSTER, CESARET İSTER, DAMARLARINDAKİ ASİL KANIN ONURUNU TAŞIYACAK GÜÇ İSTER...
KİMLİĞİNDE DEĞİL YÜREĞİNDE TÜRK OLAN BİR TÜRK EVLADIYIM...
NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE!
ATATÜRK'ÜN GENÇLİĞE HİTABESİ
 
Ey Türk Gençliği!

Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.

Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin, en kıymetli hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek, dahilî ve haricî bedhahların olacaktır. Bir gün, İstiklâl ve Cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şerâitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerâit, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve Cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şerâitten daha elîm ve daha vahim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş olabilir.

Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerâit içinde dahi, vazifen; Türk İstiklâl ve Cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur!




Mustafa Kemal Atatürk
20 Ekim 1927





GENÇLİĞİN ATATÜRK'E CEVABI
 
Ey Büyük Ata,
Varlığımızın en kutsal temeli olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyetinin sonsuz bekçisiyiz. Bu karar, değişmez irademizin ilk ve son anlatımıdır. İstikbâlde, hiçbir kuvvet bizi yolumuzdan döndürmeyecektir. Bizler, bütün hızımızı senden, ulusal tarihimizden ve ruhumuzdaki sönmez inanç ateşinden alıyoruz. Senin kurduğun güçlü temeller üzerinde attığımız her adım sağlam, yaptığımız her atılım bilinçlidir. En kıymetli emanetimiz olan, Türk İstiklâl ve Cumhuriyeti, varlığımızın esası olarak, eğilmez başların, bükülmez kolların, yenilmez Türk evlatlarının elinde sonsuza dek yaşayacak ve nesillerden nesillere devredilecektir. İstiklâl ve Cumhuriyetimize kastedecek düşmanlar, en modern silahlarla donanmış olarak, en kuvvetli ordularla üzerimize saldırsalar dahi, ulusal birliğimizi ve yenilmez Türk gücünün zerresini bile sarsamayacaktır. Çünkü, bu aziz vatanın toprakları üzerinde yetişen azimli ve inançlı Türk gençliği, dökülen temiz kanların ve Cumhuriyet devrimlerimizin aydın ürünleridir. Vatanın ve milletin selameti için her zorluğa iman dolu göğsümüzü germek, gerçek amacımızı olacaktır.

Ey Türk'ün büyük Ata'sı !
İstiklâl ve Cumhuriyetimizi korumak gerektiği zaman, içinde bulunacağımız durumlar ve şartlar ne olursa olsun, kudret ve cesaretimizi damarlarımızdaki asil kandan alarak, bütün engelleri aşıp her güçlüğü yenmek azmindeyiz.

Türk gençliği olarak özgürlüğün, bağımsızlığın, egemenliğin, cumhuriyet ve devrimlerin yılmaz bekçileriyiz. Her zaman, her yerde ve her durumda Atatürk ilkelerinden ayrılmayacağımıza, çağdaş uygarlığa geçmek için bütün zorlukları yeneceğimize, namus ve şeref sözü verir, kendimizi büyük Türk ulusuna adarız.

Türk Gençliği
DERS İZLE
 
 
Bugün 38 ziyaretçi (47 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol